Ahmet Ercan



"Ahmet Ercan'dan tarihi bir analiz"i okuduğumda şüphelenmiştim, lakin bu medyafaresi sitesindeki son yazısını okuyunca delirdiğine hükmettiğim adam.

Avrupa'ya eli ayağı kırılmış tutsak bir türkiye (cümleye dikkat) başlıklı yazısında bambaşka bi insan olduğunu göstermiş yine;

"nidzara zlatar, bosna-hersek başkonsolosu, doğru söyledi; “her konsolos ülkesinin bir çaşıtıdır” onlar o ülkenin, durumunu, gizliliklerini toplarlar, toplumun sıvakacıl, duygusal, düşüncül, seçimcil eğilimlerini gözlemler, elgüniçindeki sıkıntıları, ulusu çözen ayrılıkları öğrenirler, onları deşerler, sonra dışarıya bildirirler" diye başlayan bir yazı yazmış.

-çaşıt-casus, sıvakacıl-siyasal, elgün-halk- diye de not düşmüş yazının altına. buyrun okuyun

"Ahmet Ercan'dan tarihi bir analiz"

Araplar Türkçe konuşuyor. (bir an türkçenin kurani belkemiği mevzuu çevresinde dolaşıyor, mizahi bir yaklaşım sergileyip yazıyı etkileyici yapmaya çalışmış falan diye iyi niyet taşıdıysam da olmadı. ya anlayamadığımız bir boyutta ironi yapıyor ya da kendini star sanan ajdar ank gibi bir kendini bilim adamı sanma rahatsızlığına yakalanmış bir meczup olmuş. öyle inanılmaz atıp, öyle akılalmaz tutuyor ki şaştım kaldım. "vilele ebru vilele" oldum.)

buyrun alıntılarla inceleyelim vakayı; (parantez içi yorumlar bana aittir.)

"biliyorsunuz, büyük Türk yazarı Kaşgarlı Mahmud, Araplar’a Türkçe öğretmek üzere 1074 yılında divan-ı lügat-ı türk’ü "türkçe sözlük" yazdı, Arapça damgayı "alfabeyi" kullanarak. bundan aşağı yukarı 1000 yıl önce, dile kolay" diye başlamış yazı. bırakalım başlasın hadi.

"sağol bayramında "şük’r ya da ramazan" (burda nedense ramazan bayramına sükür bayamı denildiğini duymuş bi yerden tercüme edip sağol bayramı demiş.) Mısır’a gittim. baktım ki Mısırlılar Arapça’yı bırakmış, Kaşgarlı Mahmud’un amacı olan Türkçe’yi konuşuyorlar. Biz Türkler, onları anlıyoruz. işte size konuştukları türkçeler’den örnekler; vakit, ve, yani, saat, sabah hayr (hayırlı sabah), yevmiye, kahve, çay, cadde, aşk, muhabbet, merhaba, allah’a emanet, ziraat, faiz... daha bir sürüsü var, burada sayfa yetmez bir bir yazmaya. (cümle kurmadan da haberi yok hocanın) bu yetmezmiş gibi araplar’ın hepsi adlarını da türkler’den almışlar(oyy); ahmed, muhammed, ali rıza, alaattin, abdullah,faik, fadıl,abdülkadir, kadem, esra, hamid, haluk, tarık,ulvi, muazzez, müşerref, yasemin gibi." (doğrusu burası çok hoş. arapların hepsi meğer isimlerini türklerden almışlar. "ulan tam tersi olmasın sakın" diye düşünmemiş hiç. peygamber bile "bu türkler çok yaman" diye bizim adımızı kullanırmış meğer)
hele inanç sözcükleri tıpa tıp bir(inanç sözcükleri?) ; iman,din, gusül, rekat, allah(bak sen ), namaz,ezan, cami, medrese, farz, sünnet.
haa şunu da düzeltiyorlar. bana sordular islam mısın diye? ben de dedim ki müslümanım. güldü, dedi ki, sen erkeksin. erkek müslüm, kadın müslüman olur.(oha. feci işletmişler hocayı) demek ki biz türk erkekleri, türkarapça’yı(dahiyane bir buluş) iyi bilmediğimiz için, hep kadın islamıyız demiş durmuşuz. bir de müslüman türk devleti demiyor muyuz. tam evlere şenlik. yahu devlet müslüman olmaz, kişi müslüm olur. (bir ahmet vardar sülubu tutturmuş burda)

"biliyorsunuz, türkler kılıç müslümanıdır. viii-ix. yüzyıllarda araplar büyük bir türk kıyımı ile türkleri islam yaparken, her obanın ya da evin beyini öldürdüler. genç erkek ile delikanlıları arap ülkelerine (irak, mısır’a) köle olarak sürdüler. her eve bir arap eri yerleştirildi. arap eri, geri kalan türk kadını ile kızından çocuk yaptı. böylece arap dölleri türkler içine karıştı. arap döllerine arap adı verildi (abdullah, selahattin gibi.), türkçe konuşmak yasak edildi. böylece türkçe’ye, çok sayıda arap sözleri girdi. gel zaman, git zaman o arap dölleri aramızda çoğaldı. türk bayrağı altında arap gibi giyinip, arap gibi düşünüp, Türkçe’yi arapça gibi konuşur oldular. Türkiye’de inanç yoluyla arap milliyetçiliği yaptılar. bunları bir yüzü, analarından dolayı avrupalı bir Türk gibi, öteki yanı babalarından dolayı asyalı bir arap gibidir. tam yanar döner. islam dinin bayraktarlığını yaptılar, üç kıtada. bilime, yeniliğe karşı durarak bağnazlıkla koskoca osmanlı imparatorluğu’nun yok olmasına neden oldular" (bunlara ise söyleyecek söz bulamıyorum. kısaca diyor ki "soyu bozuk bunların, soyunu araplar düzmüştür, yoksa bir türk böyle arapça konuşup sarık takmaz")

fikri planda bu sularda gezen ne bilim adamaları var memlekette biliyorum. ama böyle ilkokul kompozisyonu üslubuyla yazanı, zeka problemi çektiğini bu kadar belli edeni görmemiştim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Abdülbâki Fazıl Bey

1938 harp okulu olayi

Abdullah Cevdet