Ücret ve Maaş üzerine
Efendim
"bir konu bir konuk" programının ilk bölümüne hoş
geldiniz. konuğumuz ilmi meşhur, şöhreti
malum, raviyânı ahbar nâkilan-ı âsâr şekergüftâr
Dandoldenyus hazretleri; Uzun ikna çabalarımız neticesinde üstad
bizleri tenvir etmeyi kabul lütfunu gösterdi. Bu nimetten azami
istifade için hemen söze girmek istiyorum. Efendim bize izah eder misiniz? Maaş nedir, ücret
nedir, incelikleri nelerdir?
-Evvela kelimât-ı takdiriyyenizden
mütehassis oldum. Müteveccih
gençler görmek daima mesrur
eder fakiri. Nesl-i âhir kadirnaşinaslığı malumunuz. Neyse madem mevzumuz sabit, kelamımız da mevzu üzere olsun.
Efendim maaş
maişet gibi iaşe, ayş kökünden müştak. yaşama, hayatı
ideme ettirme gibi manaları
var. Maaş mensubiyet ile kesbedilen bir haktır,
intisab etmiş olunan, kayıt
altına girmekle tâbi olunan kurum
(devlet gibi) iaşe bedeli, maişetini
temin için bir miktar tesbit ve o
rayiçten aylık ya da haftalık fark etmez
bir ödeme yapar. Performans ve
kabiliyet gerekmez, tâbiyet devam ettiği
müddetçe maaş devam
eder. Memuriyet halidir yani.
Ücret
ise malum "ecir" den
gelir. Emeğin, işin, hizmetin karşılığını vermek
manasına gelir. Maaştan farkı
nedir? Bir akde bağlıdır. Hizmeti alan,
verene, mukabelen bir bedel biçer o akit suresinde ve şartlarında akde bağlı kalınmak
kaydıyla ücret öder. Bu bir nevi
alış veriştir, ticarettir.
Ecir bileceksiniz kur'âni bir tabir aynı zamanda. Hayr-u hasenat
karşılığında, ibadet karşılığında
Allah zül celâl hazretlerinin
bize ödediği ücret gibi. Tabii abid'in mabud'undan bir hak "kazanması,
haketmesi" kabil değil. Burada
mabudun zarafeti, inayeti, lütfu
ortaya çıkıyor. Kulun ameli mukabili sanki alış veriş
yapan iki kişi gibi bize ücret biçiyor
ve "ecir kazanırsınız” diyor.
Kur'andaki ifade bu. "ecr'an
azima " ya da “ecr'a kesira” büyük
mükafat, çok mükafat.. yani
meallerde
"mükafat" olarak
tercüme edilmiştir ki fikr-i acizaneme
göre doğrusu da budur. Allah mükafat
verir, bedel vermez. Çünkü ne
verirse lütfundandır, keremindendir. Kazandığımızdan değil. Havaya
girmeyelim, "ecir diyor ben
kazandım, ücreti hak ettim" demeyelim.
Hak değil lütuftur o.
ücret
akde bağlıdır dedik. Bu hal işin
başka bir vechini de vaaz ediyor.
Allah "ecr", ücret dediğine göre ortada bir akid var
demektir. Nedir bu? Şudur;
bezm-i elest te muhatab olduğumuz
" elesti bi rabbikum" -ben sizin
Rabbiniz değil miyim? sorusuna insan olarak "evet Rabbimizsin" (kalu bela)
cevabı vermekle
yüklendiğimiz bir vazife, imzaladığımız bir akid vardIr. bezm-i elest bizim akdimizdir, sözümüzdür,
vazifemizdir. Kulluğumuzun
sözleşmesidir. Uymayana hüsran
vardır. İste ücret, ecr bu mesajı da veriyor bir yandan. Akdi hatırlatıyor.
-Efendim çok teşekkür ederiz Kaylule nâm-ı hesabına. inşaallah kaariler müstefid olmuşlardır. Tekrar zat-ı âlinize müracaat edeceğimiz
günleri şimdiden hasretle bekliyoruz. Bir başka
"bir konu bir konuk" programında tekrar mülaki
olmak üzere cümle okuyucuya
hürmetlerimiz arz ederiz Kaylule olarak. şen kalın,
esen kalın efendim.
-Evlâdım bizim "ücret"
bankaya yattı değil mi?
mülakat bedeli olarak 1500 dolar
miktarı nakit üzere anlasmıstık o Kethuda nâm
site sahibiyle. nerde o
gözlüklü? Yatırmıs mı soraydık...
-Efendim bunu program kapanınca konuşsa
idik. Simdi pek yeri şey yani...
-Bu imtinadan pek mütereddid oldum ama du bakalım. Arıyorum muhasebeciyi
cepten. O zaman konusuruz.
Yorumlar
Yorum Gönder